Balkanlar, otostop, bileklik satarak seyahat etmek! – Yolculuk deneyimleri 1#

Selamlar, ben Yusuf Yılmaz Özer. 18 yaşındayım. Sizlere düşük bütçeli gerçekleştirdiğim seyahatlerimi anlatacağım.
Öncelikle otostop seyahatimi ve devamında ilk yurtdışı seyahatimi aktaracağım.

Otostop Seyahatim

Ramazan ayının son günü kuzenim ile birlikte otostop çekerek Gaziantep`ten İzmir`e gittik. İki gece Couchsurfing kullanarak konakladık. (Couchsurfingi aktif şekilde kullanıyorum 30`un üzerinde referansım var.)
Devamında Efes antik kentine gittik oradan kuzenimin yanına, Aydın`a oradan Marmaris`e orada yatta kaldık
derken Fethiye`de kalacak yer bulamadığımız için hastanede uyuduk ve en son Antalya ile yolculuğu bitirdik.
Yolculuğumuzda çok az toplu taşıma kullandık genel olarak otostop çektik. Birçok kişi tehlikeli olacağını söyledi.
Benim şöyle bir inancım var; eğer başına bir iş gelecekse evinde otursan da Galata`dan uçsan da başına gelir.
Tamamen bilinçsiz şekilde otostop çekmedik binmeden önce arabayı ve şoförü inceleyip öyle bindik arabalara.

Otostopla seyahat
Otostop ile seyahat ederken

27 Haziran’da evden çıktım. İstanbul’da CouchSurfing kullanarak Ali abinin evinde birkaç gün konaklayarak.
30 Haziran’da Sırbistan Belgrad’a gittim CouchSurfing sayesinde bayağı ingilizce pratiği yapmıştım. Zorlanmadan
CouchSurfingden bulduğum ev sahibinin yanına gittim. Beş gece onun yanında kaldım fakat psikolojik olarak biraz sıkıntılı geçti.(bu konuya değineceğim.) Onun yanından ayrıldıktan sonra bileklik sattım sokaklarda ve beş gece hostelde kaldım.

Bileklik satarak seyahat etmek
İlk kurduğum bileklik tezgahı

Devamında CouchSurfingden bulduğum başka birinin(Alex) yanında dokuz gece kaldım. Kendisi annemle yaşıt kendisine baba diyorum. O da bana oğlum diyor çok kuvvetli bir bağ oluştu aramızda. Psikolojik olarak sıkıntılıydı ilk günler dediğim gibi kendisi bana çok yardımcı oldu. O durumu şöyle açıklayayım öncelikle cebimde sadece 126 Euro ile çıktım yola ve hostelin geceliği 11.15 Euro tutuyordu. Bu en ucuz hostel. Bileklik satıyordum fakat beklediğim gibi olmadı, bu psikolojik durum bileklik satmaya başlamadan önce başlamıştı zaten. Kendi kendime diyordum ki “Evet buradayım, hayalimi gerçekleştiriyorum fakat mutsuzum ve buradan sonra ne yapacağım?”. Ben tek sorun bu sanırken (ben bunu ancak Türkiye`ye geldiğimde fark ettim) ben Belgrad’ta olduğum sürece yetersiz beslendiğim için tansiyonum düşük geçirmişim onca günü.

bileklik tezgahı kurdum
Kurduğum diğer bileklik tezgahlarından biri

Dediğim gibi bunu çok sonra fark ettim ama günlük bir dilim pizza ve yarım litre kola tüketiyordum ve kendimi tok sanıyordum. Yola çıkarken Balkanlar da vize istemeyen altı ülkeyi gezmeyi planlamıştım bu bana baskı oluşturuyordu ve tektim bu defa gerçekten tektim. Geçen yaz tek başıma Çanakkale’ye gitmiştim çalışmak için fakat bu defa ayrıydı kimsenin etkisi olmadan kendi başıma adımlar atmayı öğrenmem gerekecekti. Adeta hayatın başka bir evresine tekrar doğmuş gibi oldum tabiri caizse konfor alanımı delip geçmiş gibi oldum.

Bileklik satarak kazandığım ilk para
Bileklik satarak kazandığım ilk para

Bu arada ilk bir hafta çok insanla tanışmadım fakat İstanbul’da kaldığım kişinin (Ali abi) tavsiyesi ile birçok insanla tanıştım bu enerjimi bir hayli yükseltti. O sıra Alex ile tanışmıştım ve bana çok yardım etti, kendisine çok minnettarım. Yanında kaldığım süre boyunca aklıma her ne gelirse içten şekilde sordum
oda bana aynı içtenlikle cevaplar verdi.

Alex ve ben
Alex ve ben şımarırken 🙂

Fakat o sıkıntılı zamanlarda asla ben hemen düzelmeliyim ya da kafamın böyle karışık ve kötü durumda olma hakkı yok gibi şeyler düşünmedim. Aksine kendime bir insan olduğumu sürekli hatırlatarak böyle durumların olabileceğini hatırlattım. Gelişimin zorlu bir yoldan geçtiğini biliyordum ve bu sıkıntılı günlerin ileriye dönük iyi günlerin altyapısı olduğunu biliyordum. Nitekim de öyle oldu yazının devamında okuyacağınız gibi.

Alex and me
Alex ve ben rahat dururken 🙂

Balkanlar yolculuğum başlıyor! Tezgah’ı ters yere kurdum..

Dokuz gecenin ardından yola çıktım Novi Pazar`a doğru. Novi Pazar (Yeni Pazar) küçük bir şehir iki gece kaldım orada. Çok fazla Türk yaşıyor şehirde ve müslüman olan bayağı insan var ufaktan memleket hasreti gidermek için iyi olur. Oraya vardığımda saat 12’yi çoktan geçiyordu. Telefondan en ucuz hostele doğru yola çıktım. Hostelin ofisi yoktu. Oradaki numaraları Whatsapp’dan aradım fakat kimse açmadı. Bende hostelin içine girdim. (Hava gerçekten soğuktu bunu yapmam gerekiyordu) Sadece bir odanın kapısı açıktı. İçeride iki yatak vardı. Birisi boştu, boş olana geçip uyudum. Sabah hostel sahibi ile konuştuk. Sıkıntı olmayacağını söyledi.

Yammy ve ben Budva hostel
Budva’da CouchSurfing ile kaldığım evde Yammy’le takıldık

Döner yedim uzunca bir süre sonra döner yemek iyi gelmişti. İki gecenin ardından Karadağ Budva’ya doğru yol aldım. Budva’da yine CouchSurfing kullanarak kalacak yer buldum kendime. Dört gece kaldım. Orası ile ilgili anlatabileceğim pek bir anım yok fakat beğendim Budva’yı. Budva`da bir yerde bileklik satmayı denedim fakat ben ters bir konumda tezgahımı açtığım için beni kaldırdılar benim de hevesim kırıldı. Budva’da daha sonra açmadım tezgah. Bu arada Belgrad’da da çok satmadım üşendim doğrusu psikolojik olarakda çok iyi olmadığım için bana bahane oldu. Budva’da kendime geldim kaldığım kişi Türk’tü ve bilgili bir insan kendisi. Çok fazla konuştuk. Yemekler yaptım ben ve tansiyonum iyi bir seviyeye geldi. Tansiyonluk bir durum olduğunu fark etmemiştim fakat kendimi artık normal hissediyordum. Psikolojik olarak ise hala inişli çıkışlı bir aşamadaydım.

Hostellerde iş bulabilirsiniz!

Dört gecenin ardından gece saatlerinde Kotor’a gittim kalacak yerim yoktu fakat hareket etmem gerektiğini hissetmiştim planladığım gün ve saatte yola çıktım. Hostellerde gönüllü olarak iş aradım. Birkaç hostele gittim kabul etmediler. CouchSurfing’den hala birilerine mesaj atıyordum. Alex benim için host bulmaya çalışıyordu. O da bulamadı.

Kotor'da harika bir manzara eşliğinde
Kotor’da harika bir manzara eşliğinde

Alex gerçekten çok önemli bir insan benim için fakat son dakika mesajları olduğu için kimse kabul etmedi. Derken birisi bana “Misafirim var, seni kabul edemem fakat çadırımı kullanabilirsin” dedi. Eğer o kişi bana çadırını vermese sokakta kalacaktım o gün. O gece çadırda kaldım.

Kotor'da kaldığım çadır
Kotor’da kaldığım çadır

Devamında sabah çadır toplayıp teslim ettikten sonra
bileklik sattım gün boyu. O gün sadece bir tane satabilsemde, bir daha bileklik satmadım üşengeçlikten dolayı. Ertesi gün saat beş gibi kalktım tekrar hostellere gittim gönüllü olarak çalışmak istediğimi söyledim. Hiçbiri kabul etmedi normalde gönüllü işci kabul eden Workaway ve Worldpackers kullanan hosteller vardı fakat dolmuştu kontenjan.
Ayrıca benim bu sitelerde üyeliğim yok. 42 Euro üyelik ücreti olduğu için ben üye olmadım, yüz yüze görüşerek iş bulacağımı düşündüm. Ben hostelleri tek tek dolaşırken bir hostel bana Old Town dışında bir hostelin olduğunu ve oranın gönüllü kabul ettiğini söyledi, haritada görmemiştim. O hostel son şansımdı ve o hostele gittim, artık bu hostel son hosteldi kabul etmezlerse Tivat şehrine gidip oradaki hostellerle konuşacaktım. Derdimi anlattım ve çalışmayı kabul ettiler. İki hafta boyunca orada kaldım, ilk defa kanoya bindim ve çok fazla eğlendim.

Çalıştığım Hostelde Kano turundan
Çalıştığım Hostelde Kano turundan

Ayrıca bir çok şey öğrendim orada. Mutlu olmak gerekli mi? Mutluluk için mi yaşıyoruz? Her şey içinde mutluluk gerekli mi? gibi şeylere içimde cevaplar buldum. Özellikle Belgrad’da ki psikolojimden eser yoktu. Kendimin en üst seviyesinde rahat ve mutlu bir kafadaydım. İki hafta genel olarak kafa dağıtmakla geçti. Bayağı dinlendim ve eğlendim.

Hayalime ulaştım! Bosnaa Herseeek!

Oradan Bosna Hersek Mostar’a geçtim. Mostar benim için özel bir şehir küçüklüğümden beri. İlkokul 4.sınıfta ki hayat bilgisi kitabının kapağında ilk defa Mostar Köprüsünü görmüştüm. Görür görmez üstüne parmağımı koyarak kendi kendime “Ben bu köprüye gideceğim” demiştim. Hala dün gibi hatırlıyorum. Mostar’a gidip köprüyü görünce içimde gerçekten tarif edemediğim yoğun duygular oldu. Çok mutlu değildim, çok heyecanlı değil, çok gururlu değil, çok sakin değil sanki içimde bu hayatta yaşadığım her bir duygudan birer parça var gibiydi. İlk defa öyle bir şey hissettim hayatımda.

Mostar köprüsü
Hedefe ulaşıldı! Mostar Köprüsü ve ben 🥳

Mostar köprüsünün yakınlarında 1 Euro ya dondurma satıyorlar. Oradan yeşil, elmalı dondurma almıştım. Hayatımda yediğim en iyi dondurmaydı şüphesiz. Elmanın parçacıklarını hissedebiliyordum
ve çok hafif bir dondurmaydı gerçekten. Eğer giderseniz yemenizi tavsiye ederim. Mostar sokaklarını incelemek istedim. Çünkü benim için gezmek o şehrin sokaklarında dolaşmak demektir. Diğer şehirlerde de aynını yapmıştım. Normalde abur cubur sevmem fakat canım cips istedi ve bir cips alarak sokakları gezdim. İki gecenin ardından çok keyifli geçti Mostar.

Almanyalı bir çift ile tanıştım! Tren yolculuğu, Caz bar ve dahası..

Mostar’dan Saraybosna’ya trenle gittim. Garda bir çift ile tanıştım. İkisi de 19 yaşında, Alman bir çiftti. Beraber yolculuk ettik. Hatta üç gün Saraybosna’da beraber gezdik.

Alman çift ile birlikte trende
Alman çift ile birlikte trende

Toplam altı şehir gezdim. En sevdiğim şehir Saraybosna oldu. Nedeni hakkında spesifik bir cevabım yok fakat gerçekten kendi şehrim gibi hissettirdi bana. Çevremde bulunan Saraybosna’ya giden kişilerle konuştuğum zaman çoğu benimle aynı fikirdeydi. Şehrin kendine has bir kokusu var. Bu kokuyu belki tek ben almışımdır bilemiyorum. Bu koku iyi veya kötü değil fakat o kokuyu alırsam tekrar Saraybosna`nın kokusu olduğunu hatırlarım gibi geliyor. Üç gün boyunca Alman çift ile beraber takıldık.

Alman çift ile birlikte pizza yerken
Alman çift ile birlikte pizza yerken

Ücretsiz şehir turu oluyor merkezde. Ona katıldık, tavsiye ederim. İki saat süren bir şehir içi yürüyüş, önemli noktaları gösteriyorlar. Gittiğiniz ilk gün katılıp kendinize, ona göre bir plan yapabilirsiniz. Sokaklarda çokça yürüdüm. Ünlü bir pizzacı var, oradan pizza yedim. İlk defa Caz bara gittim. Çok ama çok keyifliydi. Üç gecenin ardından Türkiye’ye dönme vakti geldi.

Havaalanı kapalıydı

Uçağım sabah 11’de olduğu için o gece havaalanında kalmaya karar verdim. Çantam elli litre. Sanırsam yirmi kilodan ağır. Sırtımda 20 kiloluk çanta ile saat 10’da yola çıktım. Üç saatlik yürüyüşün ardından havaalanına vardım. Belki buraya inanmayacaksınız fakat havaalanı kapalıydı. Evet, bildiğiniz kapalı. Sarajevo International Airpot kapalı. Akşam 10’dan Sabah 4’e kadar kapalıydı.

Havaalanında donarken
Bosna Hersek havalimanında dışarıdayken

Üç saatte bank üzerinde titreyerek bekledim. Hava soğuk, ufaktan yağmur yağıyor ve benim şort ve tişört harici kıyafetim yok. Saat şöyle böyle derken 4 oldu. İçeriye girdik. 11’e kadar bekledim ve uçağa binip İstanbul’a geldim. Birkaç gün tekrar Ali abinin yanında kaldıktan sonra Eskişehir’e gittim. CouchSurfing’den daha önce ağırladığım arkadaşım beni çağırdı. Dört gün onun yanında kaldıktan sonra Ankara’ya gittim. Orada da CouchSurfing kullanarak iki gece kaldıktan sonra takvimler 26 Ağustos’u gösterirken evime geldim. 30 Haziran’da başladığım bu uzun ve maceralı yolculuk bitmişti. Şimdilerde yeniden yola çıkmak için sabırsızlanıyorum. Yazıyı kendi sözümle bitirmek istiyorum.

Bu zamana kadar dünyaya 109 milyar insan geldiği tahmin ediliyor.
109 milyarda bir kadar değersizsin. 109 milyarda bir kadar değerlisin.

Youtube hesabım: https://www.youtube.com/@yusufylmazozer4910

Instagram hesabım: yusufyilmazozerr

1 thought on “Balkanlar, otostop, bileklik satarak seyahat etmek! – Yolculuk deneyimleri 1#”

  1. Geri bildirim: Yolculuk Deneyimleri – Kovan

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top