Merhabalar, ben Muhammet. 18 yaşındayım ve şu an Moldova’da Rusça dilini öğreniyorum. Buraya kadar Bulgaristan ve Romanya sınırları içerisinde bulundum. “Gezdim” demek henüz doğru olmaz ancak “gördüm” diyebilirim, ilerleyen zamanlarda kesinlikle gezeceğim yerler arasındalar. Bu yolda ilerlerken buraya geliş hikayemde de bahsetmek istediğim önemli hususlardan birisi olan bu yaşımda “Nasıl cesaret edebildin?” konusuna değinmeyi ve yurtdışına çıkmayı hedefleyen fakat cesaret edemeyen veyahut da seyahat etmeyi isteyen ama ailesinin endişelerinden dolayı kimisinin amaçlarının; kimisinin ise hayallerinin başlamadan bitmesini önleyebilmek adına bir nebze de olsa size cesaret vermek, yolunuza ışık tutmak için bunlardan bahsetmek istiyorum.
Neden Rusça?
Okuyacağım bölüm gereği ve ileriye yönelik planlarım için Rusça dili benim için büyük bir önem arz ediyor. Moldova’da her ne kadar resmi dil Romence olsa da ülkenin Sovyetlerle geçmişi daha fazla olduğu için halktan herkes Rusça konuşmaktadır. Bir dil en güzel doğrudan maruz kalınarak öğrenilir.
Okuyacağım uluslararası ilişkiler bölümü gereği ve ileriye yönelik planlarım için bu dili öğrenmeyi hedefliyorum. Gelecekte bir polyglot olma isteğiyle Slav dillerinden birisini de hafızama katmayı ve ardından konuşabildiğim diller olan Türkçe, İngilizce ve Rusça dillerinin de dahilinde, daha fazla dil öğrenerek kendimi geliştirmeyi planlıyorum.
Neden Moldova?
Bir memur çocuğu olarak Avrupa standartlarında eğitim alabileceğim ve dil öğrenebileceğim en uygun ülke olarak burayı kararlaştırdık. Orada bulunan bir yakınımın da etkisiyle gitmem kesinleşti ve evraklarımı toplamaya başladım. Yakın geçmişte paramızın burada değerli olması da bu etkenler arasında ancak son gelişmelerle birlikte kurumuz artık eşit. Okuduğum üniversitenin de mezunlarına vermiş olduğu mavi diploma ile Avrupa Birliği’nin onaylamış olduğu bir eğitim alarak hem aldığım eğitimin hem de diplomamın geçerliliğini tescillemiş oluyorum. Moldova’yı eğitim hayatımda bir basamak olarak görüyor, ilerisi için kaçınılmaz bir fırsat olarak değerlendiriyorum.
İlk adımım Bulgaristan
İstanbul’dan otobüsle ayrılarak Moldova’ya olan yolculuğuma başladım. İlk durağım olan Bulgaristan kendi topraklarıma ait olmayan ayaklarımı bastığım ilk ülke oldu. Sınır kapısında söylenenin aksine düşündüğümden az bekledim. Yurtdışı çıkış pulumu alarak Moldova’ya olan serüvenime devam ettim. Edirne üzerinden sınırdan geçişin ardından ilk ihtiyaç molasında otobüsten inerek etrafı görmek istedim.
Dikkatimi çeken ilk şey alfabenin de sınırdan geçmemle birlikte değişmiş olmasıydı. Ama yine de çoğu yerde sık sık Türkçe ibarelere rastlanılıyordu. Henüz başka bir ülkedeymişim gibi hissetmiyordum çünkü otobüsümüzdeki herkes Türkçe konuşuyordu ve bu ben de henüz tam olarak başka bir ülkedeymişim gibi hissettirmiyordu. Gece yolculuğunda olduğum için etraf çok karanlıktı dolayısıyla yolculuk boyunca pek bir şey göremedim ve uyumaya çalıştım. Uykum Bulgaristan-Romanya sınırına geçişim ile pasaport kontrolü için bölündü. Bir sorun yaşamadan sınırı geçmenin ardından 2. Durağım olan Romanya Bükreş’e doğru devam ettim ve böylelikle Bulgaristan’dan ayrılmış oldum.
Romanya’da ki ilk defa çaresizliği hissedişim
Romanya sınırından da geçmenin ardından gözlerimi başkent Bükreş simalarında açtım. Şafağın altında sokak boyu dizili duran tarihi yapılar çok kasvetli gözüküyordu. Merkeze yaklaştıkça trafik artıyor ve tatlı telaş başlıyordu. Şehrin içinden her yere giden tramvay hatlarını görmek de mümkündü. Genel olarak sokaklar İstanbul’daki İstiklal Caddesi’ne benziyordu. Otobüsüme aktarma yapacaktım ve bunu son anda öğrenmiştim, bu durum bende biraz panik yapmıştı çünkü kime soracağımı veya hangi otobüse bineceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu ve yanımda 30 kiloluk ağır mı ağır bir bavulum vardı.
İndikten sonra önce buz gibi bir hava yüzüme çarptı hafif hafif kar çiseliyordu, oysa İstanbul’da hava 17 dereceydi. Herkes valizini alıp hemen dağılmıştı, 2 dakika içinde tüm kalabalık gitmiş ve ardında ıssız bir sessizlik bırakmıştı. Telefonumda ne internet ne de şarj vardı. O zamana kadar İngilizceme güveniyordum ve çevreden birisine yardımcı olması için İngilizce bir soru sordum ama nafileydi çünkü beni anlamıyordu. Hemen yardımcı olması için çok uzaklaşmadan indiğim otobüsten görevlinin yanına olabildiğince hızlı yanına gittim ve ona aktarma noktasında olduğumu, Moldova’ya gidecek olan otobüsümün hangisi olduğunu öğrenmek istediğimi sordum. O da ne yapacağını bilmez bir şekilde önce biraz etrafa bakındı sonra az sonra geleceğini ve burada biraz beklememi söyledi. Hava çok soğuktu ve benim üzerimde çok ince kıyafetler vardı donmama ramak kala görevli beni ofise çağırmayı akıl edebilmişti.
Yarım saatten fazla gibi bir sürenin ardından ülkeye giden otobüs değil minibüs geldi. Minibüse yerleşip son durağım olan Moldova’ya yola koyuldum. Bu yolculukta ilerlerken araç içerisinden birçok birlikte fotoğrafımın olmasını istediğim tarihi yapılar gördüm. Ama ileride yine fırsatımın olacağını varsayaraktan bu geziyi ilerleyen zamanlara bırakmaya karar verdim. Ülke içinde ilerlediğim kesimler o kadar düzdü ki denizden bakarcasına ufuğu görebiliyordum. Genel olarak bulunduğum yerleri tarım ile değerlendirmişlerdi ve çok fazla göze sevimli görünen çiftlikler bulunuyordu. Kasabalar, içinde kafa dinlemeyi isteyebileceğim sakinlikteydiler. Yolculuğun tamamı benim için kolay olmadı çünkü şarjımın olmaması nedeniyle kulaklığımdan bir şeyler de dinleyemedim ve 8 saat boyunca aralıksız Rusça şarkı dinledim. Romanya-Moldova sınırına doğru hava sıcaklığının düşüşü gözle görülür biçimde karla görülmeye başlanıyordu. Son sınır kapısından da 8 saatlik bir yolun ardından sorunsuzca geçişimi yaparak Moldova topraklarına girişimi sorunsuz şekilde yapabilmiştim.
4 ülkeden 4 genç, tek çatı altında kültür alışverişi
Moldova’nın başkenti Kişinev’e varmam ile birlikte ağabeyim beni karşıladı ve daha önceden ayırttığım yurda doğru yola koyuldum. Daha önce hiç yurt yaşantım olmadığı için benim için yeni bir hayat olacaktı. Doğrudan yurda geçerek oda arkadaşlarımla tanıştım. Hep beraber ve onların arkadaşlarıyla 1 Rus, 1 Ukraynalı, 1 Romanyalı ve 1 Türk aynı oda da İngilizce dili aracılığıyla bol bol sohbet ettik, tanıştık.
Beni çok sıcakkanlı ve yardımsever bir şekilde karşıladılar. Daha sonraki günlerde beraber diğer odadaki arkadaşlarımın eğlencelerinde birbirimize karşılıklı şekilde kendi ülkemizin geleneksel danslarını öğrettik, öğrendik. Oda arkadaşımın doğum günü için kendimle birlikte getirdiğim kemanımla onlara Türk klasiklerinden birkaç parça armağan ettim ve hepsi çok beğendiler. Genel olarak insanları sıcakkanlıydı ancak devlet dairelerinde ki görevliler size tepeden bakıyorlardı. Tüm bunların yanında üniversiteye başlamam ile birlikte öğretmenlerimle de tanıştım ve 2 tane işinde uzman, kibar ve deneyimli çok iyi 2 öğretmenim var.
“Gençken, sağlığınız yerinizde iken gezin-görün, bakın biz yaşlandık bir şey yapamıyoruz.”
Bu sözleri siz de duymuşsunuzdur. Özellikle günümüz Türkiye şartlarında her ne kadar zor görünse de bahanelerin ardında saklanmayı bırakıp işe koyulmaya başlamaya ve o sözleri söyleyen bir diğer kişi olmamak için hemen şimdi zinciri kırın!
Ben artık bir yerleri izlediğim bir filmden veya televizyondan görmek istemiyorum. Yürüyebileceğim 2 ayağım varken neden kendim gidip göremeyeyim ki? Ben bu görüşü lise yıllarımın ortasında benimsedim. O zamanlardan farklı bir ülke, millet, dil görmeyi ve bilmeyi istedim ve bu doğrultuda nasıl yapabileceğim hakkında ki yolları araştırdım. Meydana gelen pandemi sebebiyle lise yıllarımı ve yurtdışını erken yaşta görebilme şansımı kaçırdım. Ancak yine de elime bir şey geçirebilmek amacıyla uluslararası işbirlikçi çalışmalara başvurdum ve online olarak bu amacımı gerçekleştirmeye çalıştım. Bu süreçte yabancı ülkelerdeki liseli gençlerle beraber uzaktan ortak çalışmalar yaparak yaklaşık olarak 1 yıl geçirdim ve kendimi bu konuda ileriye yönelik sağlam bir temel attım.
İlk projem?
Pandeminin etkisini eskiye kıyasla hafiflemesinin ardından uluslararası projelere yöneldim ancak onlara da 18 yaş sınırı sebebiyle başvuramadım. Fakat tüm bu olumsuzluklar beni yıldırmadı ve ben de “Şimdi katılamıyorsam 18 yaşıma geldiğimde de katılamayacağım diye bir şey yok.” Diyerekten tüm bu projeleri not aldım. 18 yaşıma geldiğimde başvuruların açılmasıyla birlikte ilk başvurduğum proje olan Avrupa Birliği’nin gençlerin Avrupa’yı daha iyi tanıması amacıyla seyahat edebilmesini sağlayan “DiscoverEU 2023” projesine hemen başvurdum ve aylar sonra yeni yılın ilk haftasında sonuçlar açıklandığında kabul mesajımı aldım. Böylelikle seyahat serüvenimin devamını getirebileceğimin ve bir şeyi gerçekten isteyenin bir yolunu bulduğunu fark ettim. Bu serüvene başlamadan öncesinde ve başladıktan sonrasından itibaren ailem beni her zaman her konuda destekledi; benden daha çok sevindiler. Çocuklarının turşusunu kurarcasına muhafaza eden aileler içinse dünya Türkiye sınırlarının içerisinden ibaret değil. Herhangi bir Avrupa gencinin adeta Türkiye’de il değiştirir misali ülkeden ülkeye gezmesi bir o kadar da bizim; Türk gençliğinin hakkıdır.
Kendimi tuttuğunu koparan, bulduğum fırsatları iyi değerlendiren birisi olarak görüyorum. Bunların yönünde girişimci kişiliğim de öne çıkıyor. Bu seneki düzenlenen DiscoverEU kazananlarından bir tanesiyim. Dünyayı gezmeyi, yeni insanlar tanımayı ve bunları burada, bu platformda sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.